DOMUZ MEZBAHASI KANLI SU VE SAVAŞ ZAMANINDA TERKEDİLMİŞ OKUL (1 Viewer)

MecTruy 

Yaşlı Kurt
1111xx
Credits
30,627
178bdf5aa3af27a4805146780315.jpg


BÖLÜM - 1

Sene 1995 ve 8-9 yaşlarındayım Adım celil kıbrısta yaşıyoruz ve bende kıbrısın bir köyünde büyüyorum , o zamanlar herşey bizim için bir oyun bir keşifti. Uçsuz bucaksız tarlalar elimiz yüzümüz toprak içinde oynardık her çocuk gibi. Günler hergünkü gibi devam ederken ailecek beşparmak dağlarındaki kantara bölgesinde piknik yapmaya karar verdik , tabiki bu benim için harika birşeydi , köyde daha fazla yapabilecek bir aktivite bulunmazdı zaten benim gibi ufak bir çocuk için bundan daha iyi ne olur , heyecandan hemen pikniğe gitmek için saatleri saymaya başlamıştım , yiyecek hazırlıkları çoktan başlamıştı bile. Arabanın bagajını yiyecek içecek ile doldurup yola koyulduk , altımızdaki araba öyle ahım şahım bişey değildi sadece tek tekerin freni tutuyordu ve o tekerde kabak tekerdi , ve de dağa çıkacaktık o araba ile ! yani mantıklı bakacak olursak usta bir şöför olmaz iseniz tehlike altındasınız ve dağın uçurumlarından kolayca aşağı yuvarlanabilirsiniz , ve parçanızı bile bulamazlar o derece yüksek.. biz bu şekilde dağa tırmanmaya başladık , dağ çok yüksek ve yol kıvrımlı uzundu , hani uçağa bindiğinizde kalkış esnasında kulaklarınız tıkanır ya , işte bizimde kulaklar dağın yükseğine çıktıkca tıkanıyordu. Uzun ve stresli yolculuktan sonra dağın zirvesine ulaşmıştık ve piknik alanlarına gelmiştik bile. Tabi çocukluğun verdiği enerji ve muziplik ile arabadan ilk önce fırlayıp etrafı keşfetme derdine düşmüştüm , gerçekten gezilecek harika biyerdi ve tam bir kafa dinleme bölgesiydi. Heryer çam ağacı ile kaplı harika bir oksijen oranı vardı ayrıca uçurum kayalıklarla doluydu , bagajdaki yiyecekleri hazırlmaya başladık , dedem'de mangal ateşini yakmaya çabalıyordu. Bizde pederle bir keşif turu yapalım dedik ve bölgeden yürüyerek ayrıldık , ağaçları geçip patikalardan ilerledik ve patikadan'da çıkıp sanki daha önce kimselerin uğramadığı ağaçların daha sık kayalıkların daha keskin olduğu yerlere girdik ama dikkatliydik çünki o bölge zehirli yılanlarıyla meşhurdu bu yüzden gözler açık olmalı , baba oğul keşif derdindeyiz. Yerlerde eskiden avcıların burlarda dolaştığına işaret eden boş fişeklerle dolu , İlerlerken peder çok sığ ve saklı aynı zamanda devasa kayalıkların arasında kalmış biyerde bir demir kapı gördü ve bana işaret ederek gösterdi , demir kapı okadar saklıydıki ben uzunca süre baktıktan sonra görebildim. Ve kapıya doğru gitmeye karar verdik , ancak sebebini bilmediğim şekilde içimde kötü bir his vardı , belkide çocukluğun verdiği masumuyet ile hissediyordum. Kapıya ulaşmak için maymunsu hareketler ile pür dikkat ilerledik ve kapının önüne gelebildik , kapının boyu normal insan boyundan kısa idi 1.50 civarıydı , yani biraz uzun bir insanın oraya girmesi sıkıntılı bir durumdu , kapının üstünde bişeyler yazdığını fark ettik ancak okuyamadık çünki hepsi rumca yazılardı muhtemelen savaş zamanında kuzeyi terk eden rumlardan kalmıştı , peder ağır demir kapıyı zorlada olsa açtı ve karışımıza gözleri kanatırcasına bir karanlık çıktı , bu bir mağra girişiydi iki kişi yanyana ilerliyemeyeceği dar bir mağraydı ve yanımızda el feneri gibi birşey yoktu , sadece bir kutu kibrit vardı cebimizde , mağranın tabanında ise bir su kanalı vardı ve burdan buz gibi kaynak suyu olduğunu tahmin ettiğimiz su akıyordu , peder hiç değilse bura kadar geldik bari şu suyu bir içelim dedi , peder suyu içti güzelmiş dedi bende suya ellerimi daldırdım su buz gibiydi ellerime doldurduğum suyu tam içecektimki su'dan bir den bir kan kokusu hissettim ve korkuyla suyu ellerimden hemen serbest bıraktım..


BÖLÜM - 2

Ellerimde istem dışı titremeler olmaya başladı babam defalarca noldu oğlum cevap ver diye sormuş 3-4 kez ancak ben hiçbirşey duymadım , etrafıma baktım , sonu nerde olduğu belli olmayan bir mağaranın içinde ne işimiz vardı çocuktum ancak çevreminde farkındaydım , pedere sudan kan kokusu aldığımı söyledim peder suyu içtiğini buz gibi güzel kaynak suyu olduğunu söyledi , ben olsum dedim gidelim çıkalım burdan , dedem mangalı çoktan hazırlamıştır gibi laflar ile bir an önce o bölgeyi terketmek istesemde , peder cebinden çıkardığı kibrit kutusunu açtı ve mağaranın nekadar ileriye gittiğini merak ettiğini söyledi , ilk kibriti yakma ya çalıştı ancak çok hızlı söndü , sebebi ise mağarada oksijenin çok düşük olmasıydı. Zaten pederde nekadar istekli görünsede pekde cesaretli görünmüyordu , kibritlerin yanmamasını bahane ederek oda hemen gidelim dedi ve hızlı adımlarla su kaynağını terk ettik , patikalardan hızlıca geçip arabayı park ettiğimiz yere vardık. Dedem etleri mangala çok tan atmış ve bize sitemli şekilde bakış atıyordu ancak onun stemli bakışlarını kafama takacak durumda değildim , ellerimi o suya değdirdiğime bile pişmandım açıkcası ! tam bu düşüncelerdeyken dedem birden oğlum ayağına noldu dedi , ben ne noldu deyip ayağıma bi baktım sağ dizimin yaklaşık on santim üzeri kıpkırımızı olmuş kandan ve hatta sağ ayakkabımın içine kadar kan akmış , dedem elindeki mangal şişlerini yere fırlatıp koşarak geldi ve pantolonun sağ tarafını yukarı kadar kaldırıp kan gelen yere baktığımızda sanki bir ameliyat neşteriyle açılmışçasına kesilmişti bacağım , bunu gördüğümüzde ailemin paniği ağlamaları hiçbiri beni korkutmamıştı ama o oluk oluk kan gelen kesik kısmın zerrre kadar bana acı ızdırap vermemesi beni belkide etrafımdakilerden on kat daha fazla korkutmuştu hatta bunu söylediğimde bana hiçbiri inanmamıştı ama dedem pedere adeta köpürüyordu bir çocuğa göz kulak olamıyorsun diye, kesik yerin acıtmamasının mümkün olmadığını ve şoka girdiğimi söylediler , ama gerçek benim anlattığım gibiydi. Sanki bu güzel gün o su kaynağına girdiğimiz andan itibaren birden bütün uğursuluklar başımıza toplanmıştı. Dizimin üstünü bagajdaki eski bir tişörtün temiz kısmını kesip sardık , ancak dizimi bu şekilde hiçbirşey kesemezdi hiçbirşekilde düşmemiştim ve su kaynağında iken bile asla dizimde neşter vurulmuşçasına böyle bir kesik yoktu ! artık ne mangal keyfimiz kalmıştı nede tatil , dedem hadi eve gidelim başka bir zamana nasipmiş , çocuğun bacağı kesildi burda oyalanmayalım gerekirse duruma göre beni hastaneye götüreceklerini konuşuyorlardı , tam bu sırada peder allah kahretsin diye bağırdı , arabanın tekeri patlamış janta kadar inmişti ! patlayan tekerde o tek frenin tuttuğu kabak tekerdi ve yedek lastiğimiz yoktu , dedem pedere bağırıp hiç aklın yok yedek lastik olmadan arabayla yolculuğamı çıkılır diye öfkeli öfkeli söylenmeye başladı. Bir süre sessizlik oldu çünki ne yapacağımız konusunda pek fikir yoktu , zira dağın tepesindeydik ve akşamüstü vaktine yaklaşmıştık bile , bu saatte burlardan araba geçmezdi çünki dağ yolculuğu uzun ve çok tehlikeli olduğundan herkez akşamüstü çökmeden gideceği yere çoktan gitmiş oluyordu , sene 1995 ceptelefonunun icadından bile haberimiz yoktu kıbrısta , yani iletişim kanalımız sıfıra yakındı. Peder napalım bugünü burda geçirecez eğer dağdan inen bir araba geçmezse şans eseri dedi , ben işte tam o anda evimizde olmayı okadar istemiştimki bu garip olayların yaşandığı yerden derhal uzaklaşmak hayalindeydim. Bacağımdaki kesik bile umrumda değildi artık sadece bir an önce gitmek.. Ama öyle olmadı işte , mecburen gece için dedemle peder etrafdan kuru odun dal parçaları toplamaya başladı , dağın tepesindeyiz ve gece yaklaştıkça soğuk ciddi anlamda artmaya başlıyor , bende arabanın içinde oturup bekliyorum ve araba o an için en güvenli yer gibi geliyor bana , odunlar toplanda bir kenara yığıldı , herkezde bir moral bozukluğu vardı tabi , ama peder git gide tuhaflaşmaya başlıyordu ona bişey sorulduğunda ya cevap vermiyor yada çok geç cevaplar veriyordu onlarda çok kısa şekildeydi , ben pedere iyimisin dedim o ise bana oğlum sanırım o su kaynağından su içmekle yanlış yaptım dedi , bende korkuyla neden ne oldu bişeyinmi var dedim ? bana boğazının çok ağrıdığını söyledi , ya suyun soğukluğundan yada suyun içinde bakteri yada sağlığa zararlı bişeyler olduğundan şüphelendiğini anlattı , özellikle benim kan kokusu almamı söylediğim için endişesinin bu yüzden arttığını söyledi. ve sürekli elini boğazına götürüp kendi boğazını sıvazlıyor sanki bir ağrı varmışta onu geçirmeye çalışıyormuş gibi bir hali vardı , durumunun zaman geçtikçe dahada kötüleştiğinin farkındaydım ancak o bunu hiçbirşekilde belli etmemeye çalışıyordu , gece çökmüştü ve günü orda geçirecektik artık bu kaçınılmazdı , odunların etrafına halka şeklinde taşlar dizip ortasına tüm odunları toplayıp yakık ve iyide oldu , en azından bölgedeki yılandan çiyandan korunmuş gibi hissetiriyordu , ama biz yılandan çiyandan çok daha beter korkunç bir olayın tam ortasındaydık ve bunun daha tam olarak farkında değildik , sadece ben bir miktar hissediyordum kötü bişeyler , getirdiğimiz yiyecekleri yere serdiğimiz gazetelerin üstüne koyup bişeyler yedik ama Peder çok az yedi , ben ise onun için endişeleniyordum ve umarım sadece bir soğuk algınlığıdır diyordum. Hepimiz arabaya girdik uyku vakti gelmişti , kapıları içerden kilitledik sanki çok güvendeymişçesine.. Bende her çocuk gibi dedemin yanında pederin yanında daha çok güven hissederek uykuya daldım , uykuya dalmam ile birlikte kan donduran korkunç bir rüya görmeye başladım rüyamda bizim köy ile en yakın köyün tam ortasında kalan eski savaş zamanından kalma yani Rumlardan kalma bir domuz mezbahası vardı , ve biz o mezbahanın önünden bile geçmek istemezdik kötü şeyler anlatılırdı hep orasıyla ilgili , Rüyamda o mezbahayı gördüm ve mezbahanın içine girdiğimi gördüm içerde küçük bir kız çocuğu vardı ve kız çocuğunun hemen yanında katil suratlı yüzünden şer ve kötülük akan elinde kasap bıçağı olan bir adam vardı , kızı kolundan tutup mezbahanın çeşmesinden son suyunu içmesini söyledi kız gidip suyunu içti , kızın başında sarı renkte bir toka vardı ve bana sanki yarı tebessüm yarı korku ve acıyla dolu bir yüz ifadesiyle bakıyordu çaresiz bir ifade ile , adam tam o sırada kızın dersini canlı canlı yüzmeye başladı , satırla kızı resmen doğruyordu vahşetti adeta ve hertarafıma kanlar sıçradı ben sadece mezbahanın girişinde bakıyordum , çığlıklar feryatlar yükseliyordu. Rüyamda yine o aynı kan kokusunu hissetmiştim , ve aniden uyandım ve uyandığımda ağlıyordum , tam bunlar yaşanırken pederin kapıyı aniden açıp kusmaya çalıştığını fark ettim , pederin boğazından sanki demir jiletler geçercesine boğazı yırtılmaya başladı resmen boğazı öksürdükçe doğranmaya başladı ilmik ilmik , sanki jilet yutmuş ve onları kusmaya çalışırken boğazı yırtılıyormuş gibiydi , heryer kan revan içindeydi dedem pederin boğazına eline geçirdiği kazak tişört ne varsa bastırıyordu tampon olması için , bende yola fırladım çaresizce bir arabanın geçmesini gözledim ve allah büyükki bir araba geliyordu..

 
Son düzenleme:

dr4cula 

Full Stack Developer
titan
coderr
Credits
102,149
178bdf5aa3af27a4805146780315.jpg


BÖLÜM - 1

Sene 1995 ve 8-9 yaşlarındayım Adım celil kıbrısta yaşıyoruz ve bende kıbrısın bir köyünde büyüyorum , o zamanlar herşey bizim için bir oyun bir keşifti. Uçsuz bucaksız tarlalar elimiz yüzümüz toprak içinde oynardık her çocuk gibi. Günler hergünkü gibi devam ederken ailecek beşparmak dağlarındaki kantara bölgesinde piknik yapmaya karar verdik , tabiki bu benim için harika birşeydi , köyde daha fazla yapabilecek bir aktivite bulunmazdı zaten benim gibi ufak bir çocuk için bundan daha iyi ne olur , heyecandan hemen pikniğe gitmek için saatleri saymaya başlamıştım , yiyecek hazırlıkları çoktan başlamıştı bile. Arabanın bagajını yiyecek içecek ile doldurup yola koyulduk , altımızdaki araba öyle ahım şahım bişey değildi sadece tek tekerin freni tutuyordu ve o tekerde kabak tekerdi , ve de dağa çıkacaktık o araba ile ! yani mantıklı bakacak olursak usta bir şöför olmaz iseniz tehlike altındasınız ve dağın uçurumlarından kolayca aşağı yuvarlanabilirsiniz , ve parçanızı bile bulamazlar o derece yüksek.. biz bu şekilde dağa tırmanmaya başladık , dağ çok yüksek ve yol kıvrımlı uzundu , hani uçağa bindiğinizde kalkış esnasında kulaklarınız tıkanır ya , işte bizimde kulaklar dağın yükseğine çıktıkca tıkanıyordu. Uzun ve stresli yolculuktan sonra dağın zirvesine ulaşmıştık ve piknik alanlarına gelmiştik bile. Tabi çocukluğun verdiği enerji ve muziplik ile arabadan ilk önce fırlayıp etrafı keşfetme derdine düşmüştüm , gerçekten gezilecek harika biyerdi ve tam bir kafa dinleme bölgesiydi. Heryer çam ağacı ile kaplı harika bir oksijen oranı vardı ayrıca uçurum kayalıklarla doluydu , bagajdaki yiyecekleri hazırlmaya başladık , dedem'de mangal ateşini yakmaya çabalıyordu. Bizde pederle bir keşif turu yapalım dedik ve bölgeden yürüyerek ayrıldık , ağaçları geçip patikalardan ilerledik ve patikadan'da çıkıp sanki daha önce kimselerin uğramadığı ağaçların daha sık kayalıkların daha keskin olduğu yerlere girdik ama dikkatliydik çünki o bölge zehirli yılanlarıyla meşhurdu bu yüzden gözler açık olmalı , baba oğul keşif derdindeyiz. Yerlerde eskiden avcıların burlarda dolaştığına işaret eden boş fişeklerle dolu , İlerlerken peder çok sığ ve saklı aynı zamanda devasa kayalıkların arasında kalmış biyerde bir demir kapı gördü ve bana işaret ederek gösterdi , demir kapı okadar saklıydıki ben uzunca süre baktıktan sonra görebildim. Ve kapıya doğru gitmeye karar verdik , ancak sebebini bilmediğim şekilde içimde kötü bir his vardı , belkide çocukluğun verdiği masumuyet ile hissediyordum. Kapıya ulaşmak için maymunsu hareketler ile pür dikkat ilerledik ve kapının önüne gelebildik , kapının boyu normal insan boyundan kısa idi 1.50 civarıydı , yani biraz uzun bir insanın oraya girmesi sıkıntılı bir durumdu , kapının üstünde bişeyler yazdığını fark ettik ancak okuyamadık çünki hepsi rumca yazılardı muhtemelen savaş zamanında kuzeyi terk eden rumlardan kalmıştı , peder ağır demir kapıyı zorlada olsa açtı ve karışımıza gözleri kanatırcasına bir karanlık çıktı , bu bir mağra girişiydi iki kişi yanyana ilerliyemeyeceği dar bir mağraydı ve yanımızda el feneri gibi birşey yoktu , sadece bir kutu kibrit vardı cebimizde , mağranın tabanında ise bir su kanalı vardı ve burdan buz gibi kaynak suyu olduğunu tahmin ettiğimiz su akıyordu , peder hiç değilse bura kadar geldik bari şu suyu bir içelim dedi , peder suyu içti güzelmiş dedi bende suya ellerimi daldırdım su buz gibiydi ellerime doldurduğum suyu tam içecektimki su'dan bir den bir kan kokusu hissettim ve korkuyla suyu ellerimden hemen serbest bıraktım..
Abi devamı nerede en heyecanlı yerinde.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar